Doyumsuzluk
Hedeflerinin çok büyük şeyler olmadığını söyleyen biri, o hedefe ulaşamayacağını bildiği için böyle düşünüyor. O hedefe ulaşacak gücü olsaydı daha fazlasını da isterdi.
Maddi olarak ele alınca, ev sahibi olma gibi genel bir dileğe baktığımızda buradaki doyumsuzluğun de belirli faktörler tarafından kısıtlandığını görürüz. Hatta en temelde yatan yargı olarak ‘başını sokacak yuva’ anlayışı ekonomiyle doğru orantılı olarak şekilleniyor.
Ekonominin elverdiği ölçütlerde istek temel ihtiyaçlardan sıyrılıyor. Daha iyi bir ev, daha yeni bir bina, daha temiz bir çevre, daha elit insanların yer aldığı muhit gibi şartlara bağlanabiliyor.
Bu noktada ev sahibi olmak isteyen kişi satın alabileceğinin 2-5 katı fiyatlarına sahip evleri örnek göstererek beğendiğini ancak bu kadar yükseklerde gözü olmadığını da vurguluyor.
Sınırı belirleyen şey ekonominin el verişliği. Yoksa insan aynı insan. Hepimiz daha iyisine sahip olmak istiyoruz ancak bazı koşullarımız yetmediği için kendimizi avutuyoruz. Bunun yanında bir de alçak gönüllü olduğumuza inandırıyoruz kendimizi.
Doyumsuz olduğumuz değişmeyen gerçek.